Bu hafta sizlerle çocuklarda konuşma gecikmesinin belirtilerini, nedenlerini ve neler yapılabileceğini paylaşacağım. Gecikmiş konuşmanın tanımı uzmanlar tarafından konuşmanın akıcılığı, anlamı ve kelime dağarcığında yetersizlikle karakterize olan bir konuşma engeli olarak yapılmaktadır. Fakat bunun gecikmiş bir konuşma olup olmadığını tespit edebilmek için en temel özellik, çocuğun kendi yaş dönemine göre nasıl bir gelişim gösterdiğidir. 0-3 yaş arasında dil gelişiminin hala devam ediyor olması bu dönemde bir konuşma gecikmesi olarak değerlendirilmeyebilir, ancak eğer diğer dönemlerde çocuk kendi yaşıtlarından dil gelişimi alanında farklılık gösteriyorsa bu durum uzmanlar tarafından değerlendirilmelidir.
Konuşmada kısıtlılık, yaşına göre yetersiz sözcük dağarcığı, cümle kurmada güçlük ve gecikme, duygu, düşünce ve isteklerini beden dili ile ortaya koyma, kişiler arası iletişimde sözcüklerden ziyade işaretleri kullanma, anlaşılmadığını ve kendini ifade edemediğini hissettiğinde sinir hali, atma, vurma, fırlatma gibi davranışlar görülebilmektedir.
Konuşma gecikmesinin nedeni olarak birçok faktör ele alınabilir.
Bunlar; fizyolojik faktörler (işitme kaybı, geçirilen hastalıklar ya da zekâ geriliği, konuşma organları arasındaki koordinasyon sorunları), genetik yapı (örneğin, aile fertlerinden birinin geç konuşmuş olması), duygusal yapı ve çevresel etkenler (0-6 yaş grubu için aile temelli) olarak ele alınabilir. Nedenlerinin çeşitli olmasından kaynaklı bu durum çok iyi değerlendirilmeli ve ana neden bulunarak bir müdahale planı uygulanmalıdır.
Çocukta bulunan işitme kaybı ya da koordinasyon sorunları yani fizyolojik nedenler, konuşmada gecikmeyi etkileyebilmektedir.
Bebeklik döneminde (0-1 yaş aralığında) geçirilen ağır hastalıklar bazen hem fizyolojik açıdan hem de çevresel faktörler bakımından çocukta konuşma gecikmesini tetikleyebilmektedir. Bu dönemde hasta olan bir çocuğa hastalığı konusunda daha fazla ilgi gösterildiğinde çocuk agulama, ses çıkarma, dinleme ve taklit etme döneminden bir nebze de olsa uzak kalacağından konuşma için tamamlanması gereken ilk evreyi atlamış olur. Bunun yanı sıra, eğer çocukta fizyolojik açıdan bir sıkıntı yoksa çocuğun hem duygusal yaşantısına hem de çocuğun etkilenebileceği çevresel faktörlere bakılmalıdır. Çocuğun yaşadığı duygusal problemler çocuğun konuşma ve dil gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir. Aile ortamında ilgi ve sevginin az olması, çocuğun ciddi bir şekilde korkutulması, ebeveynlerin mükemmeliyetçi yaklaşımı, ihmal ve istismar da bu durumu tetikleyen faktörlerden bir tanesi olarak ele alınmaktadır.
Ayrıca, çocuğun çevresinin çocuğu konuşması için motive etmemesi, çevrenin çocukta konuşma gereksinimi yaratmadan her istediğinin anında yerine getirmesi, çocuğun hareketlerle ya da mimiklerle anlattığı durumları hemen anlayarak yerine getirme ve aile ortamında çocuğa yeterli uyarıcıların verilmemesi de konuşmanın gecikmesine neden olan faktörler arasındadır.
Peki, bu durumları gözlemliyorsanız ve çocuğunuza bir konuşma gecikmesi olduğunu düşünüyorsanız neler yapmalısınız?
Fizyolojik yapıyı göz ardı etmeksizin, ailelerin ilk olarak yapması gereken çocuğu odyometrik bir değerlendirme için uzman bir kişiye götürmektir. Bunun yanı sıra, eğer çevresel faktörlerden kaynaklı bir gecikmenin söz konusu olduğunu düşünüyorsanız çocuğun konuşmasını desteklemek için çocuğunuzun kullandığı bedensel iletişimi göz ardı etmeli, sessiz jest ve mimikleri anladığınız halde anlamazlıktan gelmelisiniz. Böylece çocuğun sözsüz iletişimini ödüllendirmemiş olursunuz. Bu durumda çocuk hareketlerinin anlaşılmadığını düşünerek konuşma ihtiyacı duyacaktır. Ancak çocuk zaman zaman bu durumdan kaynaklı öfkelenebilir ve saldırganlık davranışı gösterebilir. Bu dönemde kreşin en büyük faydası, akranlarının onun işaretlerini anlamıyor olması ve çocuğun kendini ifade edebilmek için daha fazla iletişim kurmak istemesidir. Ayrıca, aile ortamı çocuk için en önemli sosyal çevredir. Çocuk, ilk olarak bu ortamda birçok şeyi öğrenecektir. Bu nedenle, aile içi iletişime önem verilmeli ve aile bireyleri arasında iletişim kurularak çocuğa örnek olunmalıdır.
Bu durum sadece okulun, sadece uzmanın ya da sadece ailenin desteği ile tam anlamıyla başarıya ulaşamayabilir. Bu birimlerin her biri işbirliği içinde olarak çocuğa destek olmalıdır. Çocuk her başarısında sözel olarak, bedensel olarak ya da maddesel olarak ödüllendirilerek çocuğun motivasyonu artırılabilir.
Anne babalar genellikle çocuklarının konuşma ve dil becerilerini çocuğun yaşıtları ile kıyaslamaya giderek değerlendirmeye çalışırlar fakat bazı durumlarda bu doğru bir değerlendirme olmayabilir. Çocuklar arası bireysel farklılıklar ve çevresel faktörler konuşma becerisinde önemli faktörlerdir. Aile genellikle bunları göz ardı ederek değerlendirme yaptığında var olan durumu göz ardı edebilir ya da aşırı bir kaygıya kapılabilir. Bu nedenle, ailelerin çocuklarını gözlemlemesinin yanı sıra konuşma konusunda uzman olan birinin değerlendirmesi çok daha doğru ve yönlendirici olabilmektedir.